6-7 Eylül’ü sadece bir utanç günü değil 1915’de yakılıp, yıkılıp, yok edilip, zorla İslamlaştırılan otokton halkların ikinci ayağı olan 1942-1944’de uygulamaya konulan ekonomik soykırımın ve üçüncü büyük ayağı 6-7 Eylül ile sermayenin tamamen faşizanca Türkleştirildiği kara bir gündür.
6-7 Eylül 1955 bir devlet operasyonudur ve Özel Harp Dairesi ve MİT’in ortaklaşa düzenlediği bu operasyon başarıyla sonuçlanmıştır. Sonuç olarak 15 kişi öldü, 300 kişi yaralandı, 400 kadın tecavüze uğradı, 4214 Ev, 1000 iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 8 Ayazma, 26 okul, 1 fabrika, otel, 3584’ü Rumlara ait olmak üzere 5538 ev ve dükkân’ olarak zabıtlara geçen iki günün bilançosudur. Sağ kurtulan Rumlar Yunanistan’a, Ermeniler Avrupa ve ABD’ye, kalanlar ise Hrant Dink’in dediği gibi ülkenin en dibine gömüldü.
İnsanlık tarihi aynı zamanda savaşlar tarihidir. En ağır savaş ise kadın bedeni üzerine yapılan tecavüzdür. Erkekler her savaşı, katliamı, talanı bir kez yaşar kadınlar ise kadın bedeni üzerinde yapılan taciz ve tecavüz yüzünden iki kez yaşarlar. 1915’lerde Ermeni, Süryani, Rum kadınları genelevlerde zorla çalıştırıldı.
Her katliamda ve savaşta hep erkek egemen zihniyet, kadın bedeni üzerinde soykırım yaparak bir halkın; etnik, dini ve cinsiyet üzerinden soykırımı devam ettirdiğine 6-7 Eylül’de bir kez daha tanık olduk.
6-7 Eylül’ün bir başka büyük acısı da laik bir ülkede çağdaş geçinen kadınların bizzat talanda, yakıp, yıkmada görev almasının yanı sıra başıbozukların 13 yaşındaki çocuklara tecavüz edecek kadar alçalmasıdır. 6-7 Eylül’de yani iki günde 400 Hristiyan kadın tecavüze uğradı. Ancak bu kadınlardan 60’ı tedavi olabildi. Biz kadınlar dünden bu güne, bu tecavüzlere güçlü bir şekilde hayır diyemediğimiz için dün bu kadınları ve çocukları Nazım Ustanın diliyle bizim kadınlarımızı koruyamadık. Onlar bu toprakların binlerce yıllık sahipleri olan kadınlardı.
Ne oldu bu kadınlara?
Hayatları nasıl?
Bir hayatları oldu mu bu kadınların?
Tecavüz travması ile nasıl yaşadılar?
En yakın komşuları ve devletin organize ettiği bir güç tarafından hayatları tarumar edilen bu kadınlar için ülkemizde KADIN ÖRGÜTLERİ, FEMİNİSTLER ve SOSYALİST KADINLAR ne yaptı?
Şimdi o çocuklara ve kadınlara yapılanların utancını kim silebilir tarihin utanç sayfalarından?. Tarihin utanç sayfalarıyla yüzleşmeyen bir toplum bir adım öte gidemez. Yüzleşmeyen bir toplum aynı suçu bir daha bir daha işler. Bir daha 6-7 Eylül’ler olmasın diyorsak tarihimizle yüzleşmek gerek. Öncelikle herkes bulunduğu yerelde, mahallede, sokakta, ilçede, ilde..
6-7 Eylül pogromundan İzmir’de nasibini almış bir kentin kadınıyım bende ne yazık ki. O gün saldırganlar; İzmir’de, İstanbul’da da olduğu gibi güvenlik güçleri etkili olamadı. İzmir’deki kalabalık önce tüm Yunanistan bayraklarını, ardından Yunanistan’ın İzmir Konsolosluğu’nu yaktı. Hızlarını alamayınca Rumların ev ve işyerlerine ve NATO’da görevli Yunanistan askerlerinin evlerine 1950’deki seçimlerle muhalefet partisi konumuna düşmüş olan CHP de bu şoven dalganın yayılmasında ve olayların örgütlenmesinde faal bir rol oynadı. Bir Rum-Ortodoks kilisesini ve iki Britanya gemisini yaktılar. İzmir Valisi Kemal Hadımlı ise, olayları göstericilerin omuzlarında izlemişti.
Ankara, İskenderun ve Çanakkale’de küçük çaplı saldırılar yaşandı.
Dünyaya rezil olan hükümet, 6 Eylül’de İstanbul, Ankara ve İzmir’de ‘örfi idare’ ilan ederek sözde olayları durdurmaya çalışmıştı.
Türkiye’nin en çağdaş bir kentinin ışıkları bu utancı nasıl örtebilir sizce? Havasıyla, suyuyla, kültürüyle, tarihi dokusuyla hala Ermeni ve Rum izleri bu kadar canlı bir şehir, bu kadar mı ırkçı olur? Yunan düşmanlığının en bariz yaşandığı bu şehir Osmanlıya kadar 36 medeniyete beşiklik etmiştir. Yunanı, Ermeni’yi yok ettik, sermayelerini millileştirdik, zorla İslamlaştırdık da şimdi bizler mutlu, mesut mu yaşıyoruz bu ülkede? Dine inananlara göre ilahi adalet, doğaya göre kısa çöp, uzun çöpten hakkını alıyor işte.
Smyrina’yı yakanlar İzmir’i yakanlardır.
1915’de özellikle güney doğuda; Mardin, Diyarbakır, Urfa, Batman, Adıyaman, Siirt, Antep
Doğuda; Kars, Bingöl, Muş, Erzincan, Erzurum, Bitlis, Hakkâri, Ardahan, Van
Pontus’da Samsun, Rize, Trabzon, Amasya, Kastamonu,
Klikya’da; Adana, Malatya, Mersin, Maraş başta olmak üzere
İç ve Orta Anadolu’da; Amasya, Ankara, Çankırı, Çorum, Kayseri, Nevşehir, Sivas, Tokat, Yozgat
ve daha adını yazamadığım nice iller de….
6-7 Eylül pogromu ise batı cephesinde yaşanmıştır.
Dikkat edin!
Bu gün Anadolu denilen coğrafya hep en yakın komşuları tarafından yerli halklar ( Ermeni, Süryani, Pontus Rum, Yahudiler) yok edilerek inşa edilmiştir.
Bir daha böylesi acılar yaşanmasın.
Buradan kadın örgütlerine, feministlere, Sosyalist kadınlara sesleniyorum!!!.
Gelin 6-7 Eylül’ü sadece tarihimizde kara bir leke gibi duran talan ve yağma açısından değil
KADIN BEDENİNE YAPILAN SOYKIRIMA HAYIR günü ilan edelim.
6-7 Eylül’ün 63. Yılında hayatlarını, evlerini, iş yerlerini, yaşam alanlarını, ata topraklarını hunharca kaybettiren faşizan zihniyeti kınıyor ve özellikle hem cinslerimden tecavüze uğrayan kadın ve kız çocuklarından 63 yıl geciken özrümü sunuyor, saygıyla anıyorum.
ZEYNEP TOZDUMAN