Müslümanlığın ortaya çıkmasından sonra, Mezopotamya ve Turabdin’de Hıristiyan-Müslüman çatışması hep var oldu. Değişen bu çatışmanın biçimi ve şiddetiydi. Müslümanlar ele geçirdikleri ülkelerde kendi özel sistemlerini kurdular. Müslümanların egemenliği altına giren ülkelerdeki Hıristiyanlar ve Yahudiler, belli şartlarla Müslümanların koruması altına girerlerdi. Müslümanlar, Hıristiyanları ve Yahudileri “ehli kitap” olarak kabul ederek, belli şartlar altında saygıya değer görürlerdi.
Koruma altındaki Gayrimüslimleri anlatmak için kullanılan Arapça hukuksal terim “himaye” idi. Belli şartlar karşılığında koruma anlamına geliyordu. Himaye altındaki kişiler kendilerini himaye edenlere belli bir kelle vergisi veriyor, ayrıntılı teslimiyet kurallarına ve şartlarına uyuyorlardı. Görevlerini yerine getirdikleri, teslimiyet şartlarına uydukları sürece himayelere dini ve kültürel özerklik ya da haklar veriliyordu.
Himayelerin uyacağı şartlar, yaşama tarzları, giyim kuşamları zamana ve ülkelere göre değişmiştir, ama himaye ile Müslüman arasındaki eşitsizlik değişmemiştir. Himayeler kamu hizmetlerinde çalıştırılmaz, orduya alınmazdı. İlke olarak himaye silah taşıyamaz, ata binemez, yeni kilise ya da havra inşa edemezdi.
Müslümanlarla Hıristiyanların ilişkileri, “Emanname”ler (Emanet Belgesi- Vasiyetname) ile yazılı kurallara dönüştürülmüştü.
Emanname, halifelerden, üst düzey İslami yöneticilerden veya onların adlarına Hıristiyanlara, haksızlık yapılmaması, evlerine zorla girilmemesi, mal ve canlarına zarar verilmemesini emreden yazılı beyannamedir. Süryanilerin önemli merkezlerinde ve bazı manastırlarında M.S. VII. ve VIII. yüzyıllardan kalma birçok emanname vardır.
Hazreti Muhammed’in Süryanilere verdiği Ahidname
Bu emannamelerin en önemlisi, Allah’ın Resul’ü Muhammed İbn-i Abdullah İbn-i Abdulmuttalip’in zımmi Nasrani Süryanilere verdiği emannamedir. Aslı Mardin Deyrulzafaran Manastırı’nda büyük bir itinayla korunmaktadır. Deyrulzafaran’da saklı emanname Arapça yazılmıştır. Yakup Tahincioğlu’nun yazdığı Süryaniler başlıklı kitabında yayınlanan emanname, Mardin Kırklar Kilisesi Ruhanisi Hori Gabriel Akyüz tarafından Arapçadan Türkçeye çevrilmiştir.
Resim 28: Ahidname’nin resmi. (Yakub Tahincioğlu’nun Süryaniler başlıklı kitabından alınmıştır.
Bu emanname aynen şöyle başlamaktadır:
“BİSMİLLAH-İ EL- RAHMANİ RAHİM VELHAMDÜ LİLAH-İ
RAB-ÜL ÂLEMİN VE BİHİ NÜSHAİN-AMİN
Allah’ın Resul’ü Muhammed İbn-i Abdullah İbn-i Abdülmuttalib’in verdiği Ahidnamenin Suretidir ki; Mısır’daki Kıptiler ve diğer ülkelerdeki Nasrani Cemaatlere verilmek üzere kaleme alınmıştır.
Bu ahid tarafımdan, nerede ikamet ederlerse etsinler bütün zımni Nasrani Süryanilere verildi. Bizlerden onlara koruma vardır, bizim onları gözetmemiz Allah içindir. Çünkü onlar Allah’ın yeryüzündeki emanetidir ve İncil’de, Tevrat’ta, Zebur’da indirileni korumaktadırlar. Biz Aziz Allah tarafından onları korumakla emredildik. Bütün bölgelere hükmeden Müslüman emirler, valiler, sultanlar ve İslam dininin fakihlerine emir verilmektedir ki; bunu anladıktan sonra doğudan-batıya, güneyden-kuzeye kadar Nasrani dininden kimseye baskı yapmamakla mükelleftirler. Bu husus sıkı bir şekilde teyit edilmiştir. Onların gözetilmesi hususunu Allahu Teala için emrettik. Bütün Nasraniler için emrettiğimiz bu ahidnameyi ihlal eden, hiçe sayan ve ahidnameye muhalefet eden, terk eden ve söylediklerimizin aksini yapan, Allah’ın akdi ve misakını fesheden, ihlal eden ve hor görenler, ümmetimden hâkimler tarafından cezalandırılacaktır. Onların himayesini kendi üzerime alıyorum. Benden istedikleri ahid; Allah’ın vacib ettiği ve onlara misak vermek için gönderilen bütün enbiya, evliya ve asfıye’ye, önceki ve sonraki tüm Müslümanlara saygı olarak verilen bir ahidnamedir. Benim ahdim ve misakım Aziz Allah’ın ahdidir.
Onları, arazilerini, mülklerini; gücümle, silahımla, Arap ve Müslüman ricalimle koruyacağım. Onların nerede olursa olsun, kiliselerini ve manastırlarını ve ruhbanlarını, toplandıkları yerleri, seyahat edenlerini ve rahiplerin odalarını ve mağaralarını, benim milletim ben-i İsmail’in olduğu yerlerde koruyacağım ve korunmalarını tenbih edeceğim. Her zaman onlara gelecek tüm zararları ve kötülükleri, gücümle, bana tabi olanlarla ve İslam ümmetiyle, def edeceğim. Çünkü onlar Allah’ın ve benim gözetimimizdedirler. Benim memleketimde ulema ve fakihlerin onlara kötülük yapmamalarını sağlayacağım. Benim milletim ve aşiretimden onlara kötülük ulaşmasın. Bütün şehirlerde ve köylerde onları ikram sahibi yapacağım.
Bütün ülkelerde, sultanların, meliklerin ve kadim valilerin ve diğer hâkimlerin yanında onlar güvenilir kâtipler olacaklar.
Papazlar ve rahiplerden cizye alınmasın. Manastırların ve kiliselerin mallarına ve kazançlarına zarar verilmesin ve ebede dek haraç alınmasın. Onların patrikleri ve piskoposları yerlerinden sürgün edilmesin, değer görsünler. Onların şeriatları iptal edilmesin. Kimse Nasranilerin evine zorla girmesin, onların kiliselerinden zorla ve haksız yere bir şey alınması caiz değildir. Onların mescitlerinden biri yıkıldığı zaman tekrar eskisi gibi inşa edilsin. Bundan dolayı hata ve günahla suçlanmasınlar. Bize ve verdiğimiz ahidnameye muhalefet eden Allah’ın ahdine muhalefet etmiştir. Ben ondan uzağım ve o benim cemaatimden uzak olsun.
Onları rıza gösterdikleri işlerde çalıştırın. Karada ve denizde olan tüccarlardan senede yedi dirhem vergi alınsın, bundan fazla alınmasın.
Nasranilerin gariplerini ve uzak memleketlerde olanlarını zorlamayın, bunlardan vergi alınmasın. Sadece Sultan’ın himayesinde olanlardan alınsın. Şer’i vergi dışında zımminin üzerinden fazladan bir şey alınması haramdır, caiz ve helal değildir. Fazladan bir şey alınması bu ahidnamemize muhaliftir.
Nasranilere, İslam için savaşa gitmeleri teklif edilmemeli ve buna zorlanmamalıdırlar. Hıristiyanlardan iki kardeş arasında husumet ve münazaa varsa, barıştırmak dışında, Müslümanlar araya girmesin ve hiçbirini müdafaa etmesin.
Eğer benim milletimden birisi bir zımmiden bir elbise veya başka bir şey alırsa, onu sahibine geri verinceye dek emanet olsun. Bunun aksini yapan ve bir zımminin eşyasını gasp edenler söylediklerimize muhalif olacaklardır. Bunu yapanlardan, (Zımminin malı) hükümle ve zorla alınmalıdır. O malın değeri, onun malından alınsın. Ve Nasrani sahibine teslim edilsin. Benim ümmetim Nasranilere ihanet etmesin, onlara zulmetmeyin ve onları üzmeyin. Onlarla en iyi şekilde konuşun. Nerede ve hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, onları koruyun, her türlü sıkıntı ve çirkinliklerden onları uzak tutun. Sizden birisi Nasranilere zulmettiği taktirde, ümmetime düşen görev, Aziz ve Hâkim olan Allah için mazlumun yardımına koşarak zalimi korkutmaktır. Birisi ibadetinden dolayı alaya alınıyor ve ibadeti engelleniyorsa ona yardım etsinler ve onu alay edenden kurtarsınlar. Onları dışlamayın. Çünkü biz, onlara vacib olan ve hak ettikleri bu ahidnameyi verdik. Onların üzerine gelen her türlü kötülüğü engelleyin.
Ziraat, hayvancılık ve gayrimenkul gibi dünya işlerinde onlarla ortaklık yapın. Gönüllü oldukları işler dışında onlara iş yaptırmayın ve yaptırtmayın. Örneğin; onlardan birini gönülsüz evlenmeye zorlamayın. Sizden birisi bunu ihlal ederse, Allah’ın ahdini ihlal etmiş olur. Ümmetimden hiç kimse, kendi rızalarıyla dinlerinden vazgeçip İslam dinine girmeden, onların kızları ve eşleriyle evlenmesin. Bir Nasraniye isteği dışında iş yaptırmayın. Çünkü onlar da Allah’ın yarattığı kullarıdırlar. Bu ahdimizi ihlal edenler Allah’ın ahdini ve misakını ihlal etmiştir. Bunu yapanlar Allah nezdinde yalanlayanlardan ve helak olanlardan olmuştur.
Bir Nasraninin herhangi birinize ihtiyacı olursa, ona yardım edin. Müslümanlara düşen görev onlara yardımcı olmaktır. Hiçbiriniz onlara kin beslemesin ve onların hakkını gasp etmesin. Bunlara uymayanlar, Allah’ı gazaplandırır ve bizim nezdimizde de kötü olur. Nasrani Süryanilere verdiğimiz bu şartları yerine getirin. Hiçbiriniz onların evlerine, ibadethanelerine, kilise ve manastırlarına zorla girmesin. İbadetlerini ve dualarını bölmeyin. Nazil olan kitaplarda bu haklar mahfuzdur.
Zımmiyi, savaşlarda Müslümanlarla beraber silah kullanmaya zorlamayın. Yolculuk yapan Müslümanlar, yol üzerindeki Manastırlarda sadece yemek ve içmek konularında yardım istesinler, başka bir şey istemesinler. Bu manastırlardaki rahiplere ve papazlara saygınlıklarını versinler. Çünkü onlar güvenilir kişilerdir. Onlara karşı kin beslemeyin, onları dinlerinden çıkmaya zorlamayın. Onlara Aziz ve Hâkim olan Allah için iyilik ve şefkatle yaklaşın. Kim bu şartlardan birine muhalefet ederse, Allah’ın ahdine ve bizim söylediğimize muhalefet etmiştir. Bu ahidname benden, rahiplere ve papazlara bir güvencedir. Köylerde ve şehirlerde, nerede olurlarsa olsunlar, onlara kötülük ve zulümde bulunmayın. Çünkü bu kararları veren benim. Tüm Müslümanlar onları, kıyamete dek, şefkatle ve rahmetle gözetsinler. Ümmetimden hiç kimse nakus çalmalarına engel olmasın. Çünkü nakus; Nuh (A.S.) zamanından beri çalınmıştır.
Buna muhalefet eden sözümü dinlemeyip, zımmiye zulmeden kıyamet günü Allah’ın ve bütün mümin ve müminelerin huzurunda beni karşısında bulur.
Alemlerin Rabbi olan Allah’a Hamd Olsun.
Bunun yazılmasını emreden Hz. Muhammed’in şahitliğinde, sahabelerin ve İslam büyüklerinin huzurunda bu mübarek ahidname yazılmıştır.
Bu ahidname, Allah’tan korkan, salih, seçkin ve güvenilir otuz şahidin huzurunda yazılmıştır. Bunların hepsi Allah’a yönelen kişilerdir.
Şahitlerin isimleri şunlardır: Allah her şeyden üstün ve her şeyden haberdar olandır.
Ebubekir
Ömer b. Hattap
Ali b. Ebu Talip
Osman b. Affan
İbn-i Derva
Ebu’l- Vedud
Ebu Hureyre
İyad b. Mesud
El Abbas
Fazıl b. Abbas
Talha b. Abdullah
Sa’d b. Suad
Said b. Esara
Tabid b. Gays
Zeyd b. Mektib
Abdullah b. Zeyd
Üveys b. Kasım
Zeyd b. İbrahim
Emame b. Zeyd
Şehl b. Murad
Abdulazim b. Henim
Abdullah b. Abdulvahid
Osman b. Ebu Ammar
Muazzam b. Miray
Hasan b. Sabit
İbnu Hanife
Akil b. Mensur
Hali b. Abdullah
Eba Badır
Ramazan b. Abdultalip
Bu ahidnameyi Ebu Talib b. Ahmet ceylan derisi üzerine, emir sahibinin emriyle üç nüsha olarak yazmıştır. Birisi memleket sultanının meclisinde, günümüze kadar korunmaktadır. Diğer iki nüsha; çölde olan rahiplerin yanındadır. Bunlar zikredilen emir sahibinin emriyle mühürlenmiştir.
Türkçesi: H. Gabriyel AKYÜZ
Kırklar Kilisesi Ruhanisi
Hazreti Ömer’in Süryanilere verdiği Ahidname
Hz. Ömer de Süryanilere buna benzer bir Ahidname vermişti.
Hazreti Ömer İbn-i Hattab’ın Kudüs-ü Şerif’teki Süryani Manastırı’na verilen ikinci emannamenin sureti aşağıdadır:
“Bismillahir-Rahmanir- Rahim
Hazreti Ömer İbn-i Hattab’ın ahidname suretidir. Allah ondan razı olsun.
Bizleri İslam’da aziz kılan, imamlıkla/halifelikle bizi ikram eden, onun peygamberi Muhammed (S.A.V.) aracılığıyla bizlere merhamet kılan, bizleri yanlış yoldan hidayet eden, dağınıklıktan toplayan, yüreklerimizi telif eden, düşmanlarımıza karşı bizlere zafer kazandıran, memleketlerde bizleri yerleştiren, birbirimizi seven kardeşler yapan Allah’a şükürler olsun.
Hz. Ömer’in misak ve ahid kitabı budur. Kudüs-ü Şerif’teki Süryanilerin Patriği’ne verilmiştir. Onun hükmü altındaki riayetinde olan papazlar, rahipler ve rahibeler nerede otururlarsa otursunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar onlara güven olması içindir. Eğer bir zımmi (İslam Devletinin sınırları içinde anlaşmalı olarak yaşayan Müslüman olmayanlara denilir.), zımmiliğin kurallarını/hükümlerini yerine getirirse, biz müminlerden ona güven verilmesi ve onun korunması vaciptir. Bizden sonra hükmü devralanlara da, itaat ve riayet gösterdikleri sürece onlardan musibetleri uzaklaştırılacaklardır. Kendilerine, kiliselerine, manastırlarına ve ellerinde bulundurdukları dahili ve harici bütün ziyaretgâhlarına Kıyamet Kilisesi, İsa’nın (A.S.) doğuş yeri olan Beyt-Lehem, Büyük Kilise ve üç yönde güneyde, kuzeyde ve batıda kapıları olan Mağara Kilisesi’ne güven olacaktır. Ve orada (Kudüs’te) mevcut olan değişik Hıristiyan mezhepleri ve adı geçen patriğe bağlı olup da ziyarete gelenlere öncü olacaktır. Çünkü Allah-ü Teala tarafından gönderilen habib ve kerim olan Hz. Peygamberin mübarek elinin imzasıyla/mührüyle mühürlenmiş bir ahidname kendilerine verilmiştir. Onlara iyi bakılması ve güvence altında olmalarını emretti. Böylece bizler mümin olanlar kendilerine yaptığımız bu iyiliği, onlara ihsan edene hürmetle yapmaktayız. Vergiden, mevacipten ve ğafardan muaf tutulacak ve bütün belalardan korunacaklardır. İster karadan, ister de deniz yoluyla Kıyamet Kilisesi’ne ziyaret için gelenler Nasrani Patriğine bir dirhem ve üç gümüş versinler. Her mümin ve mümine ister sultan olsun, ister hâkim, isterse vali olsun yeryüzünde hükmü geçerli olan fakir veya zengin, mümin ve mümine Müslümanlardan emrettiklerimizi uygulamaları gerekir. Çünkü bu yazılı belgemiz, Abdullah, Osman İbn-i Affan, Said İbn-i Zeyd, Abdurrahman İbn-i Avn ve diğer sahabe-i kiram kardeşlerin huzurunda kendilerine verilmiştir. Bu yazıtımızda şerh ettiğimizle güven getirilsin ve ellerinde kalsın. Salat ve selam Allah’ın Resulü olan Muhammed’in üzerinedir. Ve hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Allah ne güzeldir ve ne güzel vekildir (Hasbunallahi ve nimel vekil). Rebiyyül-evvel ayının yirmisinde ve peygamberin hicretinin on beşinci yılında (M. 636) yazılmıştır. Bu ahdimizi okuyan herkes ona muhalefet ederse, şimdiden kıyamet gününe kadar Allah’ın ahdini inkâr edecektir. Onun sevgili elçisine de nefret edici olacaktır. Bitti.
Muhammed Abul-Seyid, 1221, Kudüs-ü Şerifi Kazası
Derkenar: Bu belge; aslına mutabıktır. Kudüs-ü Şerif’teki manastırımızda mevcut olan bir suret, 1905 yılında istinsah edilmiştir.
Türkçesi: H. Gabriyel AKYÜZ
Kırklar Kilisesi Ruhanisi
(Bu iki Ahidname, Yakup Tahincioğlu’nun Süryaniler adlı kitabının 6. Baskısından alınmıştır.)
(Bu Ahidnameleri Süryaniler ve Seyfo adlı kitabımın 1. Cildinde yayınladım. K. Yalçın)
Bochum, 26.6.2017 Kemal Yalçın