Yaşadığın ülkenin en eski halkı olacaksın, yaşatılan soykırımlardan sonra azınlık konumuna düşeceksin, o da yetmez – Uluslar arası antlaşmalarla koruma kapsamına alınan azınlıklardan biri olacaksın- ve azınlık haklarından yararlandırılmayan tek halk olacaksın. İşte bu ülkede Süryani halkının payına düşen ve değişmeyen elim kederidir tüm bu yaşatılanlar.
Öyle bir halk düşünün ki bırakın bin yılları son yüzyılda kendi ata topraklarında, topraksızlaştırılıp yaşamın her alanında sürekli ikinci sınıf muamelesi görsün. Süryaniler başlarına gelen tüm bu gasp, talan, işgal ve zulümlere rağmen sevdalısı olduğu Turabdin’i (Süryani mitolojine göre Mardin ve civarına verilen ad) ve ülkesini sevmekten asla vazgeçmediler.
Süryaniler, 1915 Seyfo ( Süryanice kılıç yarası) sırasında bazı direnişleri hariç yaşadığı ülkenin devletine her zaman sadık kaldılar. T.C. Bu sadıklığın karşılığı olarak da çıkartılan anti demokratik yasalarla; bağ, bahçe, kilise, arazi, manastır ve mezarlıkları hukuksal olarak gasp edildi. Yıllardır benzeri uygulamalarla son kalan Süryaniler de baskılarla göç etmek zorunda bırakmışlardır.
İki gün evvel Agos Gazetesinde yayınlanan ‘’ 2016 yılı içinde Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Mardin’in ilçelerinde bulunan, Süryani cemaatine ait çok sayıda kilise, manastır, mezarlık ve başka diğer arazileri başta Hazine olmak üzere ilgili kamu kurumlarına devretti. Mor Gabriel Manastırı Vakfı bu karara itiraz etti; ancak geçtiğimiz Mayıs ayında tasfiye komisyonu itirazları reddetti. Mülkiyeti hazineye aktarılan kilise, manastır ve mezarlıklar Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi’ Haberine tüm duyarlı, vicdan sahibi insanlar olarak hep birlikte üzüldük.
Taşınır- Taşınmaz varlıklarına kutsal mabetlerine, köy tüzel kişilikleri kadastro geçtikten sonra mahalleye çevrilip, bahçe, mezarlık ve arazilerine el konulan Süryaniler kimdir kısaca açıklayalım ve Süryanilere bin yıllardan beri süregelen haksızlıklara, hep birlikte karşı çıkalım.
‘Süryaniler; yaklaşık 5000 yıllık geçmişleriyle Mezopotamya’nın en eski halklarındandır. Süryaniler; tarihte Mezopotamya olarak bilinen bölgede hüküm sürmüş olan Akad, Asur, Babil ve Aram uygarlıklarının mirasçılarıdır. Türkiye’de sayıları 15 bin ile 20 bin arası olduğu tahmin edilmektedir. Hıristiyanlığı ilk kabul eden semitik bir halktır. Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra, Mezopotamya coğrafyasını istila edenlerin baskı ve egemenlikleri yüzünden başlangıçtaki etkinliklerini, bu güne değin kaybederek, hemen hemen yok denilecek kadar az kalmışlardır’.
Mezopotamya medeniyetine yön vermiş, oradan dünya kültür ve edebiyatına büyük katkılar sunmuş Süryani halkı, bu gün Mardin Valiliğinin aldığı kararla yeni bir hukuk sürecine girecek gibi görünüyor.
2008 yılında başlayan yedi yıl süren, medyadan hemen herkesin bildiği Mor Gabrıel davası ise toplamda 30 parseldi. 30 parselden bu güne kadar sadece 12 tapu iade edilmiştir. Mor Gabriel’e verilmesi gereken 18 tapu ise hala mahkemelik iken iki gün evvel Süryanilere ait Manastır, Kilise, arazi ve aktif mezarlıkların bir kısmı hazineye, bir kısmı Diyanet işlerine verilerek kamulaştırıldı. Üstelik 11 ayın Sultanı denilen kutsal ramazan ayında (!) gasp ve işgal edilmesi ise düşündürücü.
Gasp ve işgal sadece Mor Gabriel manastırı ile sınırlı değil elbette. Kayyum öncesi BDP’li Belediye başkanının kardeşleri tarafından toprak davası yüzünden mahkemelik olan Mor Augin manastırıdır. Süryanilerin kendi çabalarıyla restore ettikleri Nusaybin/Gimerli’de ki Mor Augin manastırının restorasyonu da geçtiğimiz aylarda Kültür bakanlığı kararıyla durduruldu.
Süryanilerin Turabdin bölgesindeki arazi, mezarlık, Kilise ve manastırları, Mor Gabriel manastırı vakfına aittir. Ayrıca Kilise ve manastırların Diyanet işlerine ve Hazineye devr edilmesi, 1924’de imzalan Lozan antlaşmasının hükümlerine de aykırıdır.
Mor Gabriel manastırı Metropololiti Samuel Aktaş ve Vakıf Başkanı Kuryakos Ergün bu gün Süryani kültürünü bölgede en iyi yaşatan, koruyan o kültürü kuşaktan kuşağa aktaran tıpkı ABD’deki yerli halk Kızılderililer gibi Süryani halkının son mohikanlarıdır. İşte tamda bu yüzden Mor Gabriel’e ve Vakfına sahip çıkmak, vicdan sahibi olan herkesin insanlık borucudur.
Bana insanlığı, hoş görüyü, insanı kutsal kılmayı öğreten reel hayattan da tanıdığım Değerli Mıtran Samuel Aktaş ve Mor Gabriel vakfı başkanı sevgili Kuryakos Ergün şahsında halkına karşı yaşatılan, tüm bu acılardan ötürü tüm ezilen ve baskılan halklar olarak en az onlar kadar üzgün olduğumuzu ve yalnız olmadıklarını bilmelerini isterim. Oysa bir kez olsun devlet yetkilileri, Süryani halkının yüreklerine dokunup, yüreklerine yoldaş olabilselerdi bu kararı alabilirler miydi acep? Ben bu son mohikanlardan öğrendim yüreklere umut ekmeyi. Bu anti demokratik uygulama ile Süryanilerin ellerinden alınan tüm bu taşınmazların, bir gün mutlaka geri alınacağı inancını da taşıyorum.
Bu son kamulaştırma ile Süryani halkına ne kadar barışsever ve hoşgörülü olduğumuzu bir kez daha gösterdik (!).
Bu gün yaşatılan baskı ve göçler yüzünden Mardin ve civarında kala kala 3000 Süryani kalmıştır. Bu ülkede Süryani rengini soldurduğumuz ve sessiz kaldığımız için şimdi yazıklar olsun bizlere. Üç bin Süryani’ye sahip çıkamadık; onların acılarını, acımız bilemedik ya işte ben ona yanarım. İnsanlık bahçesinin en güzel çiçekleri olan Süryaniler, bin yıllardır kendi ana yurtlarında hep hazan mevsimini yaşadılar. Renkleri hep sarıydı bu ülke de yasaklı ve yasa dışı bir rengin mazlum savaşçıları. Solan bir rengin son mohikanlarıydı Süryaniler. Onlar giderse bu ülke ölür. Onlar olmazsa felaketimiz olur bu ülke. Çakallar, kurtlar ulur, depremler olur dört bir yanımızda.
Egeden Van’a, Antakya’dan Karadeniz’e Ah’la kaplı olan bu topraklarda son kalan güzellikler çöker, çöle döner ülke.
Hani! başkasının kutsalına saygı gösterdiğimiz kadar insandık. Hani komşun açken sen tok olmamalıydın. Hani birine yapılan haksızlık hepimize yapılmış olacaktı. Bu sözler içi boş sloganlar mıydı sadece?
Ne zaman ötekinin gözündeki yaşı sileceğiz? Ne zaman ötekinin canı yandığında bizim yüreğimiz yanacak? Ne zaman ha ? Sahi bizler bu ülkede ne zaman insan olacağız?
Süryani halkına daha ne kadar zulüm yapacağız bu ülkede? Nerede son bulacak bu acılar?
Bu gün, İslam âleminin Ramazan bayramı.
Haydi gelin!
Bir kez olsun bayramları, bayram tadına çevirelim. Yapılan hukuksuzluğu düzeltelim ve devletin etkili ve yetkili ağızlardan Süryani halkına karşı yapılan bu adaletsizlikten vazgeçildiğini belirten açıklamalarla onlara bayram müjdesi verelim.
Zeynep Tozduman