Midyat’lı Süryani kızı Meryem, nasıl Müslüman oldu

1915 tarihi; Ermeni, Süryani ve Pontus Rumlar için bitmek bilmeyen bir cehennemin ve yaraları hala kanayan halkların trajedisidir.

1915’in üzerinden tam 103 yıl geçti. Bu gün canlı tanıklıklar ve ataları Ermeni, Süryani, Rum olan 3. Kuşak katliam mağduru torunların açıklamalarında, tanık olduğumuz realite, bu ülkede 1915’de ne kadar zulüm ve vahşet yapıldığının acı bir göstergesidir.

Coğrafya kaderdir bizim ülkemizde. Coğrafyası kaderi ” olanların kederi olunca; kederlerinden acıdan başka bir şey damıtamıyorlar.

Aşağıda Papaz Abraham Garis’den yaptığım alıntıda göreceğimiz gibi 1915 felaketinden sonra sağ kalanların acı dramları, celladıyla evlenmek zorunda kalıp, isimleri, dinleri değiştirilen insanların dramlarından sadece biridir.

Bu gün 1915’in üzeri örtüldüğü hala özür dilenmediği için Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de 3. Dünya ülkelerinde Müslüman olmayan kadınlar aynı ortak kederi yaşıyorlar. Suriye’nin başkenti Şam’ın kuzeyindeki Malula kasabasında 10 Mart 2014’de kaçırılan 12 Ortodoks rahibe, 150 muhalif tutuklunun salıverilmesi karşılığında serbest bırakıldı. Rahibeler, Lübnan güvenlik heyeti ve Katar heyeti tarafından Suriye-Lübnan sınırında teslim alındı.

Daha dün Ezidi, Kürt, Süryani, Ermeni kadınların Suriye ve Irak’ta yaşadıkları keder ise dünyanın gözü önünde yapılıyor ve kimse durdurmuyor. Büyük insanlık; acıları, katliamları, tecavüzleri kanıksadı mı ne? Kadınlar için savaşlar, soykırımlar; sadece kadın bedeni üzerinde değil, dini, ismi değiştirilip kısacası kimliksizleştirilip kadın bedeni üzerinde yapılan büyük bir soykırımdır.

Gurzo hanesinden Abdo Hacco’nun kızı Meryem sözlü tanık Garis Garis’in anlatımına göre, 1915 yılında 14-15 yaşlarındaydı ve Mardin/ Midyat- Bote köyünde 13 gün süren bir cehennemde ( 8 – 20 Temmuz 1915) Kiliseye sığınan 1500 kişiden sadece biriydi.

7 Temmuz günü ağabeyleri İsa ve Faulus ile birlikte kilisede Müslüman Kürt komşuları tarafından yaşatılan cehennemden dillere destan güzelliği sayesinde kurtulmuştur.

‘’20 Temmuz günü Bote’de yapılan katliam sırasında Meryem’in güzelliğini gören Müslümanlar, onu öldürmeyip ağalara haber verdiler. Kiliseye gelen Arnas köyünün ağaları Temmirler, Meryem’i ve onun isteği üzerine ağabeylerini de yanlarına alarak götürdü. Daha sonra Temmir Ağalar, Meryem’i Gercüş ağası Usufe Ağa’ya hediye etti; ağabeyleri de kız kardeşleriyle birlikte götürüldü ve Gercüş’te ağalara hizmet ettiler.

O dönemde 12. Alay ile birlikte Diyarbakır’da bulunan Binbaşı olan

( Daha sonra yaptığı hizmetlerden ötürü M.Kemal tarafından Kuvayı Milliye Komutanı yapılan Yarbay Arif Bey, Afyon’un Bayat ilçesinden olduğu için Bayatlı Arif Bey diye anılır)

Bayatlı Arif Bey, Gercüş’ü ziyareti sırasında Temmir Ağalar ile Usufe Ağalar hem canlarını kurtarmak hem de yaranmak için Arif Bey’e büyük bir ziyafet çektiler. Bu ziyafet sırasında Meryem’i süsleyerek Arif Bey’in önüne çıkarırlar. Bayat’li Arif Bey bir rivayette İzmir’de düşmana ilk kurşunu atan İzmir Merkez Kumandanı Kaymakam (Yarbay) Ârif Beydir’’.

Güzeller güzeli Meryem’i görünce çok beğenen Arif Bey, onu hemen yanına alıp götürdükten sonra ‘’Zeynep’’ adını vererek önce müslümanlaştırıldı, sonra evlendi. Meryem’in Arif Bey’den Zekiye ve Cahide adında iki kızı oldu.

1918 yılının sonunda veya 1919 yılının başında, Meryem’in Bayatlı Arif Bey’e sunulması ve onu eş olarak almasından bir süre sonra 1921 yılında İsa, kardeşi Faulus ile birlikte mecburen Bote köyüne döndü.

Meryem, 11 Mayıs 1920 tarihinde Arif Bey’in Bolu’nun Gerede ilçesine bağlı Aktaş köyünün Yunak yaylasından uğradığı bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından yine asker olan ve Çanakkale savaşı sırasında bir gözünü kaybeden kardeşi Mazhar Sabri Bey ( Özeralp) ile evlenir. İkinci evliliğinden Meryem’in hiç çocuğu olmaz. Ağabeyi Faulus hayatta iken, iki- üç kere Meryem’i Afyonkarahisar’da ziyaret etmişti. (1)

Ayrıca askerlik hizmetlerini Afyon’da yapan Bote köyünden Yusuf Galle, Murat Heydari, Gevriye Kösa Sohdo ve oğlu Sohdo Sohdo da Meryem’i ziyaret eden köylüleriydi. İkinci eşi Mazhar’ın evde olmadığı sırada Meryem, köylüleriyle ana dilinde Süryanice konuşuyordu. Meryem, yakın bir tarihte 1990 yılında Afyon’da vefat etti.(2)

Afyonkarahisar’da yayımlanan Taşpınar adlı tarih ve kültür dergisinin Haziran 2013 tarihli 10. Sayısında Ahmet Altıntaş ve Nazife Topal imzasını taşıyan ‘’Milli Mücadele’de Afyonkarahisarlı Bir Kahraman / Bayatlı Arif Bey ve Faaliyetleri’’başlıklı bir makalede, Arif Bey’in ikinci eşi olan Zeynep’in( Meryem) 1896- 1990 yılları arasında yaşadığını Diyarbakırlı bir kadın olduğunu belirtmektedir’’. Afyon/Bayat yöresinde, Arif Bey üzerine yakılmış bir türküde de Zeynep’ten, yani Meryem’den şöyle söz edilmektedir:

‘’ Dal gibi genç bir kadın

Diyarbakır ovasında

Bir tarlada bir bakışta vurulmuş

Arif Bey’in ikinci hatunu Zeynep…’’ (3)

Süryani Meryem’in, Midyat’tan Afyon’a uzanan hikâyesinde Hristiyan kadınların bir mal gibi ağalara ve sonrada nüfuslu bir Asker olan Arif Bey’e sunulmasına ( peşkeş çekilmesi)  kadar yaşadığı acıları hangi kalem anlatır, bilmiyorum.

Arif Bey, dinini, adını değiştirdiği kimliksizleştirdiği eşinin Mardinli bir Süryani olduğunu bile inkâr ettiğinden olsa gerek  ‘’Zeynep’’ adına türküler yakanlar bile ondan Diyarbakırlı diye bahsetmeleri boşuna değildir. Zeynep’in ve toplumun hafızasını resetlemek bir daha geri dönüşü engellemek için yapılmıştır.

Bu tıpkı 12 Eylül darbesini yapan darbeci Kenan Evren’in eşi Sakine’nin, Dersim 1938 soykırımı yetimlerinden olduğunun kamuoyuna açıklamamaları gibi. Dersim’in kayıp kızlarından Sekine Evren belki de etnik kimliğinden ötürü hayatı boyunca Çankaya köşküne adım atmadığı söylüyor. Süryani kızı Zeynep ve Dersim’in kayıp kızlarından Sakine’nin ikisinin de asker eşi olmaları nedeniyle geçmişleri ve neler yaşadıkları muhtemelen Milli Güvenlik engeline takılacaktır.

Süryani kızı ( Meryem) Zeynep’in öyküsü soykırımdan yetim kalmış, ya da zorla el konulmuş, müslümanlaştırılmış yüzbinlerce Hristiyan kadından sadece birinin hikâyesidir.

Zorla göç ettirmeler (Tehcir), katliam ya da kırımlar olmasaydı bu gün çok uluslu, çok dinli, çok kültürlü bir yapı kendini hala koruyor olacaktı. Ne yazık ki yaşatılan bu büyük acılar hep örtülmeye çalışıldı.

 

ZEYNEP TOZDUMAN

 

Kaynakçalar:

1-Altan Tan, a.g.e…,s.388

2-Sahdo Kösa (Göksu) İle telefonla söyleşi. Göteborg- Enskede, 23 Mayıs 2004.

3-http://siir alternatifim.com/data.asp

Peder Abraham Garis / Bote 13 günlük Cehennem- Süryani Köyünde 1915 mezalimi.

Peder Abraham Garis’e teşekkürlerimle.

 

Hrant

Paylarına nar a

Leave a reply:

Your email address will not be published.

Site Footer