Mor Gabriel Manastırını Bir de AHİM Vurdu

Midyat’ta bulunan Süryanilere ait Mor Gabriel Manastırı Vakfı arazi davası ve İstanbul’daki Boyacı köy Panayia Evangelistra Rum Ortodoks Kilisesi ve de Okul Vakfının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) ayrı ayrı yaptıkları başvuruları reddetti.

AİHM, farklı tarihlerde yapılan iki başvuruda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. maddesiyle, mal ve mülkiyetin hakkının korunmasıyla ilgili 1. protokolün 1. maddesini ihlal ettiği yolundaki şikâyeti kabul etmedi.

İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan, Boyacıköy, Panayia Evangelistra Rum Ortodoks Kilisesi’nin 1877 yılında inşasına başlanmış ve altı yıllık sürecin sonunda 1893 yılında ibadete açılmıştı. Rum Ortodoks Kilisesi ve Okul Vakfı, Abdülhamid Han Vakfı’na kayıtlı olarak gözüken bir taşınmazın kullanımının ve mülkiyet hakkının gerçekte kendisine ait olduğu şikâyetiyle Türkiye’deki başvurusunun sonuçsuz kalması üzerine 2017 yılında AİHM’e başvurmuştu.

Süryani halkının Midyat’ta M.S. 397’de inşa edilen Mor Gabriel Manastırı (Deyrulumur) gelince Süryanilerin özellikle Mor Gabriel vakfı başkanı Kuryakos Ergün’un büyük mücadelesi ile davalar açıldığından günümüze dek Hukuk savaşı devam ediyor. Atalarına ait toprakları, manastır duvarının içinde kalan 276 dönüm ile manastırın dışında kalan 60 dönümlük arazinin kendi adına tescili istemi ile Midyat Kadastro Mahkemesi’ne açtığı davanın reddedilmesi ve iç hukuk yolları tıkanması üzerine 2011 yılında AHİM’e başvuruldu. “mülkiyet hakkı” ihlali iddiası yönünden esastan; “adil yargılanma hakkı” ve “etkili başvuru hakkı” ihlali iddiası yönünden usulden ret kararı verilmiştir.  

AHİM ise başvuruyu evrak eksikliği gerekçesiyle usul yönünden reddetti. 2012 yılında eksik evrak tamamlamasına rağmen AHİM, evrak eksikliği gerekçesiyle davayı ret etti.

AHİM, Avrupa’nın çıkarları gereği politik bir karar ile hem Rumların hem Süryanilerin davasını ret ettiğini düşünüyorum. Dün 1915’de tehcir sırasında Hristiyan halklarını kendi kaderleriyle baş başa bırakan Avrupa, bu gün AHİM davasında Rum Ortodoksların ve Süryanilerin dosyasını ret etme kararı yine aynı bakış açısıdır. Aynı emperyal çıkarların politik bir kararıdır. AHİM bile ezilen ve soykırım yaşayan halkların hukuk savaşını ret ediyorsa bu mazlum halklar kime, nereye başvursunlar? Sözde demokratik kararlar alan AHİM’in kararını bizler şöyle okuyoruz bizler güçlünün yani devletin yanındayız demek istiyorlar.

Manastırlar, Kiliseler sadece bir toprak parçası değil kutsal bir mekândır. Rahiplerin meskeni de denilen Mor Gabriel manastırı inşa edildiğinden bu yana defalarca toprak katliamı yaşadı. Tarih boyunca Roma, Haçlı, Moğol orduları tarafından istila edilip talan edildi, yıkıldı. En son onarım 1920 yılında yapıldı. Bu gün 12 bin rahibin mezarı olan dini merkez yaklaşık 1622 yıllıktır. Ülkeyi yönetenler her seçimde ve Avrupa kamuoyuna mesaj vermek için sürekli ‘farklılıklarımız bizim güzelliklerimizdir’’ der lakin pratikte bunu göstermezler. As olan farklı olmaları değil eşit koşullarda yaşatılmalarıdır. Bu ülkenin yerli halkları olan Ermeni, Süryani, Rum, Yahudi ve diğer inançlar topu topu 60- 70.000 civarında kalmıştır. İyi ki onlar bu ülkenin güzellikleriymiş. Ya olmasaydı (!)

Mor Gabriel manastırı; Metropolit Samuel Aktaş, Vakıf başkanı Kuryakos Ergün ile birlikte 75 rahip ve rahibenin yaşadığı kutsal bir mekândır. Yüzyıllardır yaşadıkları bu manastır, yaklaşık 2200 dönüm arazisi üzerinde meşe ormanı, mera, tarla, bağ bulunmaktadır. 1936 yılında devlete sahip oldukları arazileriyle ilgili beyanname verildi. Cumhuriyet dönemindeki ilk resmi sınırları 1938’de çizildi. 1936 yılından bu yana Süryanilerin kullandığı araziler, 2007 ve 2008 yıllarında yapılan tapu ve kadastro çalışması ile hazineye devredildi.

1950 yılında devlet fotoğraflayıp harita çizdirdiğinde 1938’de çizilen krokiyle örtüştüğü resmi kayıtlarda göründüğü halde Manastır, bu sınırlar içinde kalan gayrimenkulleri için hala hukuk mücadelesi veriyor. Hem vergilerini al, hem ellerinde ki binlerce yıllık arazi ve ormanlarını hazine arazisi kapsamında al. Oysaki Süryaniler, yaşadığı yeri cennete çeviren bir halktır. Yolunuz düşerse mutlaka Mor Gabriel, Deyrul Zafaran, Mor Augin, Mor Yakup manastırlarını görün. Güler yüzle, sevgiyle karşılanacağınız bu kutsal mekânları görün ki devletten bir kuruş almadan nasıl yemyeşil bir alana çevrilmiş sizler de tanık olun.

2007- 2008 yılında arazilerin Hazineye devrinin ardından 70 yıldır vergilerini ödedikleri manastır ve arazileri AKP’li Süleyman Çelebi’ye bağlı aşiretler yani komşu köyler tarafından 2008 yılında dava açıldı. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Süryanilerin vakfa ait mülklerinin iade edileceğini belirtmesine rağmen 30 parça mülklerin sadece 12’sinin iadesi gerçekleşti. Bu arazilerin 3/2 si hala iade edilmedi. Davalar sürerken 16.11.2016 yılında Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk görevden uzaklaştırıldı ve yerine Mardin Valisi kayyum olarak atandı.

Kayyum atanır atanmaz Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Süryanilere ait pek çok çok sayıda kilise, manastır, mezarlık gibi mülkleri kamu kurumlarına devretti. Mor Gabriel Manastırı Vakfı bu karara itiraz etti. Ancak tasfiye komisyonu itirazları reddetti. Hazine’ye aktarılan mülkler, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Süryanilere ait mezarlıklar, araziler ve bazı manastır ve Kiliseler Diyanet işleri başkanlığına ve Maliye Hazinesine geçirildi. Diaspora ve Kamuoyu baskısıyla Diyanet işlerinden geri alındı.

AHİM’in ret kararına karşına 22 Mayıs 2019’da HDP Mardin milletvekili Tuma Çelik’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uluslararası kuruluşların kararlarının uygulanması önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na araştırma önergesi vermesi umarım mecliste karşılığını bulur da Süryani halkı şahsında Mor Gabriel manastırı bir nefes alır.

Mor Gabriel manastırı vakıf Başkanı Kuryakos Ergün ile telefonla yaptığımız görüşme de konuyla ilgili tekrar AHİM’e başvuru yapılacağını ve vazgeçmeyeceklerini belirttiler.

Ne acıdır!

Binlerce yıldan beridir sana ait olan bir yeri mahkeme yoluyla kaybetmek.

Mor Gabriel manastırı toprak davasına Şubat 2008 yılında Midyat mahkemesine gözlemci olarak katıldığım o günden, bu güne değin Süryani cephesinde değişen bir şey yok. Hep acı, hep gözyaşı. Oysaki bu olay yerel mahkemeler de pekâlâ çözülebilirdi. Vakıf Başkanı Kuryakos Ergün’ü 2008 yılın da tanıdığım o günden beri sürekli umutla direnişine, bu ülke mahkemelerine inatla güvenine pek çok kez tanık oldum. Keşke kardeşim Kuryakos haklı çıksaydı. Belki de o yüzden Hristiyan halklar, bu ülkede hep güvercin tedirginliğinde yaşamakta. Kuryakos gibi azimli, dürüst, halkının çıkarları için mücadeleci bir vakıf başkanı olmasaydı bu gün Mor Gabriel Manastırı davasının 3/1’ini bile almak zor olurdu.

Can Kardeşim Kuryakos gibi ben de umut ekmek istiyorum. Bir gün kendilerine ait ne varsa arsa, Arazi, kilise ve ormanların tekrar onlara iade edilmesini umutla, sabırla bekliyorum.

ZEYNEP TOZDUMAN

Leave a reply:

Your email address will not be published.

Site Footer