Smyrna ( Ermenice: Zmürnia) Küçük Asya’nın batı kıyısında bulunan İyonya’da kurulmuş bir Antik Yunan yerleşimidir. 1424’te Bizans İmparatorluğu’nun yönetimindeyken Türkler tarafından ele geçirilmiş, ancak 1922’de Hristiyan nüfusun zorunlu göçüne dek Yunan yaşantısının ve kültürünün merkezi olmaya devam etmiştir. Paradiso (Şirinyer) bölgesindeki iki Roma su kemeri halen Melas Nehri’nin bir kıyısından ötekine uzanır. Yanı başında tarihi Kadifekale’siyle Pagos Dağı ve Profitilya, Rum Manastırı bulunur. Pek çok Ermeni’nin ikamet ettiği civar şehirler ise Aydın, Denizli, Nazilli, Ödemiş, Kasaba ( Turgutlu), Bayındır, Kırkağaç, Kınık, Manisa ( antik adı Magnezya), Akhisar, Menemen ve Bergama’dır. Ege’nin kıyı şeridinde ( İzmir, Kuşadası, Manisa, Menemen, Kırkağaç, Tire, Söke, Aydın, Denizli, Nazilli ve ötesinde) kalıcı Ermeni yerleşimlerinin izleri 16. Yüzyıla kadar sürülebilir. İzmir ve Aydın’daki en eski Ermeni kitabeleri 1551 ve 1561’e aittir. Elyazması kaynaklar ise 1622’ye tarihlenir.
Smyrna/İzmir, Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci büyük kenti ve Ege Denizi’nin en hareketli ticaret merkezi olmuştur. Kentteki Ermeni varlığına dair kanıtlar 13. Yüzyıla kadar uzansa da, Ermeni nüfus özellikle 14. Yüzyılda Kilikya Ermeni Krallığı’nın dağılmasından sonra hatırı sayılır ölçüde büyümüş ve doğu bölgelerindeki ( Erivan, Nahcivan, Karabağ) çalkantılar, Osmanlı- İran savaşları, son olarak da Celali İsyanlarının yol açtığı yağma ve talan faaliyetleri sonucunda 17. Ve 18. Yüzyıldan itibaren kalıcılaşmış ve süreklilik arz etmiştir. Bu dönemde ve sonrasında Ermeniler Küçük Asya’daki Ankara, Yozgat ve Kayseri bölgelerinden İzmir’e göç etmişlerdir. Celali isyanları sırasında göç eden bir grupta Manisa’ya gelmiştir. İzmir’in kuzeybatısında yer alan Akhisar ve yakınlarındaki Kırkağaç bölgesine Ermeniler, 18. Yüzyılda Tebriz, Salmast, Sünik ve Erivan’dan gelmişlerdir.
17.yüzyılın ilk on yılında, İzmir’de Ermeni toplumu 100 haneye ulaşmıştı, ancak bu onlar için felaketin sona erdiği anlamına gelmiyordu. 1600’lü yılların başında İzmir, yangın nedeniyle metruk vaziyetteydi. 1620’li yıllarda İzmir’deki Ermeni nüfusu artış göstermişti. 1631’de İzmir Ermenilerinin nüfusu 90.000’lik toplam nüfusun yanında 8.000’e ulaşmıştı. Ermenilerin Sünik ve Ararat ( Ağrı Dağı) ovasından İzmir’e gerçekleşen göç hareketi 17. Yüzyılın ikinci çeyreğinde de sürmüştü. Nazilli, Akhisar, Birgi, Ödemiş, Aydın, Bergama, Kırkağaç, Tire ve Ege bölgesinin diğer yerleşim yerlerine dağılmışlardı. 1637’den bir kaynak ilk göçün; ‘’Ermenilerin Bergama/Kınık kasabasına Erivan yakınlarındaki Talin ’den geldiğini ortaya koymaktadır’’. (2)
Ermenilerin İkinci göç dalgası, Celali isyanları ve İranlı Şeyh Abbas’ın baskıları sonucu Doğu Ermenistan’dan İran’a kadar göçe zorlanmaları neticesinde 17.yüzyılın başından bu yana İzmir bölgesindeki göçmen sayısını arttırmıştı. 1740’lı yıllarda Doğu Ermenistan’da Nadir Şah’ın yürürlüğe koyduğu ağır vergiler yüzünden, Ararat ve Nahçivan bölgesinden yeni bir göç dalgası daha yaşanmıştı. Bu vergiler yüzünden bir kısmı Erivan’a, bir kısmı da İzmir’e göç etmiştir.
Tarihi belgeler, Ege bölgesindeki tüm Ermeni yerleşimlerinin 15. Yüzyılda başladığını ve benzer zaman dilimi içerisinde gerçekleştiğini göstermektedir.
Aydın, Mıgırdıç Boduryan’a göre tarihi 1550’lere dayanan, Ege’deki en büyük ikinci Ermeni yerleşimiydi.
İzmir, 17. Yüzyıldan itibaren Ermeni zanaatkârlığının en büyük merkezîsiydi.
1922’ye kadar Hristiyan ağırlıklı olan nüfus sebebiyle bu şehir Türkler tarafından ‘gâvur İzmir’’ diye anılır.
İzmir, 20. Yüzyılın başında nüfusu 250.000 kişidir, Müslümanlar toplam nüfusun çeyreğinden daha azını oluşturuyordu. 52.000 İzmirli Rum’un dışında, 45.000 ‘’Helen’’ (Yunan anakarasından ya da Yunan adalarından göç edenler.), 16.000 Yahudi, 11.000 Ermeni ve küçük topluluklar halinde Amerika, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, Hollandalı, Avusturyalı, İranlı ve diğer uluslardan insanlar yaşamaktadır. (1) Nüfusun diğer iki önemli unsurunu a, aileleri Avrupa’da kendileri Osmanlı İmparatorluğu’nda doğmuş olan ‘’Frenkler’ ‘ ile yarı Frenk yarı yerli- yerli tarafı çoğunlukla Rum ya da Ermeni – ‘’Levantenler’’ oluşturmaktadır.
Bir başka kaynağa göre: 1914 Osmanlı nüfus sayımına göre 211 bin nüfusun 73 bini Rum, 19 bini Ermeni, 24 bini Musevi ve 1785′, Levanten (Latin ). Araştırmacı Kondoyannis’e göre 1921 için İzmir’in toplam nüfusu 276 bindi; bunun 140 bini Rumdu.
1922’de İzmir’de 391 fabrika vardı, bunların 344’ü Rumlara, 14’ü Türklere, kalanlarıylaysa aralarında, Ermenilerin de bulunduğu farklı topluluklara aitti. İzmir’de yirmi caminin dışında, Aya Fotini Katedrali’nin de aralarında olduğu on üç Rum Ortodoks kilisesi vardı. 16. Yüzyılda Yunan stiline göre inşa edilen ve 1853’te restore edilen, Moda Caddesi’ndeki Surp Isdepanos Katedrali şehirdeki üç Ermeni kilisesinden biriydi. Ayrıca yedi Katolik kilisesi ( birisi Ermeni Katoliklerin), bir büyük Protestan kilisesi, üç Protestan şapeli ve Avusturyalı rahipler tarafından inşa edilmiş ve korunmuş olan Roma Katolik manastırı tarafından inşa edilmiş ve korunmuş olan Roma Katolik manastırı Santa Maria vardı.
Yine İzmir’de 1922 öncesi toplam 198 Ortadoks kilisesi vardı. İzmir’in en eski kilisesi Yukarı Mahalle’de bulunan Aylos İoannis o Theoloğos. İzmir yangınında hasar görmeyip günümüze dek ulaşmıştır.
İzmir, daha sonra İstanbul’a da yayılacak olan 19. Yüzyıl Batı Ermeni Rönesans’ının asıl yuvasıydı. İzmir’de Türkçe, Rumca, Ermenice ve Fransızca çok sayıda gazete vardı. İzmir’de sadece basın yayın, eğitim ve Ekonomi dışında da Rumlar ve Ermeniler sporda alanında öncü güç olmuşlardır.
‘’Anadolu’nun 6 bin kapasiteli ilk stadı Bornova’daydı. Osmanlı’nın ilk atletizm şampiyonasını da Rum spor kulüpleri Bornova’da düzenledi. Yine Rum spor kulüpleri büyük rekabet içinde futbol turnuvaları düzenliyordu. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki ilk futbol maçı da 1890’da Bornova’da İzmirli gençlerle bir İngiliz ticaret gemisinin mürettabatı arasında yapıldı’’. (3)
İzmir’de doğan Krikor Çilingiryan, İzmir’e ilk kez özgürlük, hümanizm, devrim, eşitlik, kardeşlik gibi kavramları getirmiştir. İzmir’in özgürleşmesi için direnen Ermeni halkı bu gün İzmir’de hemen hemen yok gibidir. Kala kala 30 Rum aile
İzmir Ermenileri 1915 soykırımı sırasında yaşanan dehşet verici tehcir ve katliamlardan İngiliz dostu Rahmi Bey’in çabaları sayesinde kaçabildi, fakat İzmir Ermenilerinin (ve ayrıca Rumlarının) tarihi, Yunan güçlerinin üç yıllık işgalinin sonunda şehrin 9 Eylül’de Türk ulusal güçleri tarafından ele geçirilip talan edilmesi ve sonunda yanıp kül olmasıyla Eylül 1922’de sona erdi. Şehrin Hristiyan – Ermeni ve Rum – nüfusu katledildi, tehcir edildi ya da ( 9- 30 Eylül arasında ) şehri terk etmeye zorlandı. Rum episkopos, Metropolit Hrisostomos’un (Kalafatis) katli, ilk episkopos Aziz Polikarp’ın 180 yıl önce şehit edilmesine benziyordu.
Bu felaketle birlikte, çok etnikli ve çok mezhepli Osmanlı İmparatorluğu’nda etnik ve dini tolerans konusundaki muhtemelen en başarılı deneyim de son buldu.
1845- 1922 büyük İzmir yangınları, depremler, katliamlar, baskılar ve tek tipçi anlayışlar yüzünden bu gün İzmir, bir dünya şehri olamayışının en büyük nedenidir.
3 kuşaktır bir İzmirli olarak Ermeni ve Rumların bu şehirden köklerinden kopartılırcasına yok edilişiyle asıl bizler kaybettik. İşte o gün, bu gündür İzmir ( Smyrina) kalbinin tam orta yerinden yanıyor.
Zeynep TOZDUMAN
KAYNAKÇALAR
- s.353-56 Marjorie Housepian ( Dobkin),
- 2- Hayeren tzerakreri XVII. Tari hişadagaranner, c,2: ( 1621- 1640) s.104.
- Zakarya Mildanoğlu “İzmir Yangınının 90. Yılı, İzmir ve Ermeniler”